Kaybettiklerimizin ruhunu bir çınarın ellerinde arar, sıcaklığını duyumsarız. – Anne bak, bu ağacın yaprakları el gibi.
– Evet, o bir çınar ağacı. Bu çınarları deden dikmişti. Sen onunla hiç tanışmadın.
– Adı neydi? Çınar dede mi?
– Hayır, Mustafa dede.
– Neden tanışmadım?
– …
– Nerede şimdi, ne zaman gelecek?
– Gelmeyecek.
– Neden gelmeyecek, yoksa cennette…